‘‘ÖZEL KOŞULLARLA ‘FREE ZONE’ MERKEZLERİ OLUŞTURULABİLİR’’
Sektörümüzde kıymetli madenler ticareti alanında uzun bir zamandır başarılı bir şekilde hizmet sunan, her geçen yıl işlem hacmini ve müşteri sayısını artıran Eren Has Grup; son dönemde Dubai ofisiyle bölgeye ticaret yapan kuyum üreticilerimize önemli katkılar sağlıyor. Eren Has Grup Genel Müdürü, sektörümüzün tecrübeli isimlerinden Hakan Aytaş; markasının Dubai’deki çalışmalarını ve İstanbul’un Dubai gibi kuyum ticaretinin bir çekim merkezi olması için neler yapılabileceğini sohbetimizde bizlere özetledi.
EHG’nin Dubai Ofisi yaklaşık 7 ayı geride bıraktı. Bu 7 aylık süreç nasıl geçti? Dubai’de olmaktan mutlu musunuz?
Mevcut müşterilerimizin Dubai’deki ticaretlerinde önemli bir görev üstlendik. Onların ticari faaliyetlerini minimum risk eşliğinde yapmalarında katkı sağlıyoruz. Piyasaların sakin olduğu bir dönemde Dubai ofisimizi açtık. Açtığımızda daha önce açmalıydık dedik. 2015 yılının sakinliğinin 2016 yılında da devam edeceğini öngörüyoruz. Mevcut şartlar içerisinde Dubai ofisimizde arzu ettiğimiz işlem hacmine ulaştık.
Dubai’de yıllar sonra vergi gelmesi gündeme gelmişti. Bu durumla ilgili bir gelişme var mı?
2016 yılı başında bölgede yapılan ticari faaliyetler için bir vergi söylentisi vardı. Bu söylenti, şu an için 2017 yılında vergiler gündeme gelecek şeklinde revize edildi. Dubai’nin en önemli avantajı vergi mevzuatlarının oldukça yumuşak olması. Eğer bölgede vergi uygulaması başlarsa, ticaretin önemli bir darbe alacağını söyleyebiliriz. Fakat yıllardır bölgede faaliyette bulunan firmalar, değişen duruma muhakkak adapte olacaktır. Umuyoruz ki bu söylentiler doğru olmaz.
Son dönemde Dubai’den alışveriş yapan çevre ülkelerden ve Dubaili bazı toptancıların direkt ülkemize, Kuyumcukent’e gelerek bizzat üreticilerden alım yapmaya çalıştıklarını gözlemliyoruz. Bu durum ileride İstanbul’un Dünyanın yeni Dubai’si olabileceğinin bir işareti mi?
Bu dediğiniz saptama doğrudur. İstanbul’dan alım yapmaya gelen yabancı sayısında bir artış var. Dubai’den almak ve orada bulunan ürünleri seçmek yerine, İstanbul’a gelerek kendi istedikleri ürünlerin siparişini verenler var. Fiyatını uygun alayım, birinci elden alayım düşüncesi var. Türkiye bu değişen durumu iyi değerlendirirse faydalı sonuçlar elde edebiliriz. Bunun için yeni yasal mevzuatların ve çeşitli avantajların devlet tarafından sağlanması gerekiyor. Örneğin Çin’de devlet, üretim ağırlıklı birçok sektörü desteklemek için özel Free Zone bölgeleri yapmış. Bu bölgelerde yer alan fabrikaları özel teşviklerle desteklemiş. Ayrıca bu bölgeden Dünyaya yapılan ticarette çok özel vergi avantajları oluşturulmuş. Benzer bir uygulamanın İstanbul’da yapılmasını gayet mantıklı görüyorum. Devletin belirleyeceği bir arazi üzerinde, belirli sayıda kuyum üreticisinin yer aldığı bir Free Zone; hem sektöre hem de dış ticaretimize büyük katkı sağlar. İstanbul ikinci bir Dubai olmak yerine, kendine has kimliğiyle Dünya kuyum piyasasına yeni bir soluk katabilir. Dubai’de zaten üretim yok. Bu bağlamda İstanbul; hem toptan satış hem üretim hem de coğrafi avantajlarıyla kuyum sektörünün yeni bir cazibe noktası olabilir. Yeter ki kendi içimizde haksız rekabete yol açacak, ticari mantığa uygun olmayan düşük fiyat ile satış yaparak günü kurtarma hastalığımızı bir kenara bırakalım. Sektörümüz birlik içinde hareket ederse, ihracat alanında belirli bir fiyat birliği ortaya koyarsa çok büyük kazanımlar elde edebilir. Dünya literatüründe ‘vadeli ihracat’ uygulamasını hayata sokma yanlışı yaptık. Bir ürünün belirli bir işçilik fiyatı belirli bir maliyeti var. Siz fiyat unsuruyla rakiplerinizi belki bugün geçersiniz fakat yarın sürdürülemez fiyatlar ile sizde markanızı geleceğe taşıyamazsınız. Kısacası devletimiz her türlü imkânı sağlasa da önce kendi içimizde bazı sorunları ortadan kaldırmalı ve birlikte hareket etme bilinci oluşturmalıyız.”
